strike 1
f. (struck, struck/strick.en) 1. vurmak. 2. çarpmak: The ship struck the iceberg. Gemi aysberge çarptı. 3. (yıldırım) düşmek. 4. (kibriti) çakmak, yakmak: Strike a match! Kibrit çak! He struck the match on the rock. Kibriti taşa sürterek yaktı. 5. (piyanonun/daktilonun tuşlarına) basmak. 6. (saat) (belirli bir zamanı) çalmak: The clock´s struck one. Saat biri çaldı. 7. (birinde) izlenim bırakmak: How does this idea strike you? Bu fikir sende nasıl bir izlenim bıraktı? 8. (madeni parayı) basmak. 9. grev yapmak. 10. birdenbire (birinin) aklına gelmek; birdenbire anlamak: It suddenly struck me that I was right. Birdenbire haklı olduğumu anladım. 11. into (bir şeyi) (başka bir şeye) saplamak, vurmak.